Sizce Mutluluk Nedir?
Ara sıra oturup hayatımı gözden geçiririm.
İyi, kötü, acı, tatlı yaşadıklarım film şeridi gibi gözümün önünden geçer.
Çocukluğum tabiatla baş başa geçti. Doyasıya sokaklarda oynadım, meyveyi, sebzeyi dalından koparıp yedim. Kışı kış gibi yaşadım.
Şehir hayatıyla tanışmam ortaokula başlamamla oldu. Sonrasında ağır ağır hayatın ve büyük şehirde yaşamanın zorluklarına alışmaya başladım. Ama hep olanla yetinmeyi bildim.
Evimiz altmış metre kare ve biz sekiz kişi bir arada yaşadık. Zorlukları vardı ama mutluyduk, samimiydik, sevgi doluyduk, aynı tabaktan yemek yerdik kavga etmeden doyardık. Çünkü paylaşmanın anlamını bilirdik.
Evlendikten sonra da aynı ölçülerde olan evde yirmibeş sene oturdum. Dört çocuğum da orada doğdu, okullarını o evde okudular. Sobayı sabah beşte kalkıp yakardım, çayı üzerinde demler, ekmek dilimlerini ısıtıp çocukların isteğine göre yağlayıp hazırlardım. Öyle güzel kahvaltı yaparlardı ki anlatamam. Hem benim hem de onların o anki mutluluğunu. Şu an gözlerim doldu, o günlerde daha mutluyduk sanki.
Çocuklarım benim kadar olmasa da, sokakta oynamanın tadını çıkardılar, doğal beslenmelerine elimden geldiğince dikkat ettim.
Birbirlerinin küçülen kıyafetleriyle ve aynı okul kitaplarını kullanarak okudular. Tatlı sert tartışmaları da eksik olmuyordu. Ama mutlulukları yüzlerinden okunuyordu. Mesela her gün okula giderken kapının ağzında bekler bir veya iki çorba kaşığı köy pekmezi içirirdim. Çok istemeseler de içerlerdi.
Zaman geçtikçe şartlarımız az da olsa düzeldi. Hayat farklı yollar açtı önümüze. Çocuklarıma da olanla yetinmeyi öğretmeye çalıştım onun için yok dediğimde hayır olacak diye hiç ısrar etmediler.
İçlerinde mutlaka kızgınlık, üzgünlük yaşamışlardır, ama bizi üzmemek adına belli etmediler. Dört çocuğum da üniversiteyi bitirdi. Bunu övünmek için yazmıyorum yanlış anlaşılmasın. Mutluluğun, başarının, paradan yada rahat yaşamdan kaynaklanmadığını anlatmak için söyledim.
Şimdilerde şöyle etrafıma bakıyorum da, altlarında son model arabalar, saray yavrusu evler, moda olan, yakışan yada yakışmayan kıyafetler. Ayaklarında marka ayakkabılar.
Yüzlerinde mutluluktan eser yok, hep mutsuzlar, doyumsuzlar en kötüsü sahip olduklarının değerini hiç bilmiyorlar, çünkü emek vermediler, elde ederken çaba harcamadılar. Hep hazıra kondular. En azından bizim nesil kendi çabalarıyla sahip oldular ellerindeki her şeye.
Bunda anne babaların da sorumluluğu büyük. Çocuklarla yeterli ve kaliteli zaman geçiremedikleri için istedikleri her şeyi alarak kendilerini rahatlatıyorlar. Evet çalışma hayatı zor ama her şartta ilgilenmek zorundalar çocuklarına gün de bir saat bile ayırsalar ve sadece onlarla ilgilenseler inanıyorum çocuklar daha Mutlu olurlar.
Son zamanlar da ben de dahil alışveriş çılgınlığı son sürat gidiyor bakalım ne zaman frene basacağız.
Mutluluğu eşyada değil de insanda aramaya başladığımızda hayat daha yaşanılır hale gelecek.
Eşyada ihtiyacımızın olduğu kadarını alıp, Sevgi’de ve saygıda verebildiğimizin en güzelini verdiğimizde çevremizde mutluluğu daha çok göreceğimize inanıyorum.
Şimdilerde de mutluyum ama bizimkisi eksik bir mutluluk. Yine de elimde olanlarla Mutlu olmaya çalışıyorum
Not: Mutluluğu içimizde aramadıkça ve bunu çocuklarımıza da öğretemediğiz sürece daha çok ararız. Çoğumuz da mutluluk ne demektirin cevabını bulamadan göçüp gideriz bu dünyadan. Elimizdekiler her neyse ve ne kadarsa değerini bilelim.
Asiye Yılmaz
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org