Öğreniyorum ve Öğretiyorum, Öyleyse Varım

Gelecek bilimci Alvin Toffler “21.yüzyılın cahilleri okuma yazması olmayanlar değil; öğrenmeyi, unutmayı ve yeniden öğrenmeyi beceremeyenler olacaktır.” demişti.

Hayat boyu öğrenmeye inanan biri olarak onun sözlerini kendime sık sık hatırlatırım. Cahil kalmamak için de oldukça çabalayan bir yaşam biçimim var. Geçtiğimiz kış Boğaziçi Üniversitesinde Çocuklar için Felsefe uzmanlık eğitimi alarak “Çocuklar için Felsefe eğitmeni” oldum. Sonra bu sonbahar kırklı yaşlarımın sonuna geldiğim bu aylarda öğrenmekten keyif aldığım Felsefe’yi layıkıyla öğrenmek için tekrar üniversiteye başladım. Çoğu kişi için oldukça tuhaf ve gereksiz bir adım. Gezip, tozmak, dinlenmek ve eğlenmek varken. Ununu elemiş, eleğini asmış bir yaştayım ne de olsa. Artı elime ne geçecek ki sonunda? 24 yıllık sıkıcı ve yıpratıcı kurumsal hayatım beş sene önce bittiğinde gerçek tutkumu buldum. Tutkumun eğitim ve öğretmenlik olup olmadığını çeşitli şekillerde sınadım. Ve her şekilde teyit ettim ki şu anda sadece öğrenmek ve öğretmek istiyorum. Öğretmekten ve öğrendiğimi paylaşmaktan aldığım hazzı hayatta başka hiç bir şeyden alamıyorum. Bu tutkum uğruna maddi ve manevi bir çok özveride bulunuyorum. Eğitim ve sosyal fayda konusundaki en büyük kahramanım Türkan Saylan. En büyük hayalim; ölmeden önce aynı onun gibi bir çok çocuğun hayatına dokunup, katkı sağlamış olduğumu görmek. Türkan Saylan’ın kararlılığı ve cesareti en büyük ilham kaynağım. Kendimden daha büyük amacım özellikle dezavantajlı çocuklara eğitim anlamında destek olmak.

Yaşayan en büyük eğitim duayenlerinden ve “OKULLAR YARATICILIĞI ÖLDÜRÜYOR.” isimli en çok izlenen TED konuşmasının sahibi Sir Ken ROBINSON “Öz/The Element” isimli kitabında tutkunu bulmanın önemine değindikten sonra “kendi kabilenizi bulun” der. Yani sizin o özünüzle hemhal olmanızı anlayıp saygı duyacak, siz tutkunuzun peşinde koşarken, binbir özveri, binbir emekle kendinizi yeniden inşa etmeye çalışırken sizi yüreklendirip, destekleyecek, hayalinize inanacak kişilerle olduğunuz ortamlara girin der. Maalesef o kabileyi bulmak da ayrı bir çaba gerektiriyor. Konuya ilişkin burada bu durumun tersini tecrübe ettiğim bir deneyimimi paylaşmak istiyorum.

Çocuklar için Felsefe eğitmeni olduktan sonra büyük bir heyecanla yapmak istediklerimi bir arkadaşıma anlatıyordum. Ülkenin en iyi üniversitelerinden mezundur ve çok iyi bir kariyeri var. Bana eğitimle uğraşmak yerine neden yurtdışında bir ülkeye bir şeyler satıp, para kazanmayı düşünmediğimi sordu? Önce dondum kaldım. Sonra da şaşırmadım tepkisine. Çünkü bizim ülkede başarılı olmak demek çok para kazanmaktır, çok havalı çevrelere girmektir, şandır, şöhrettir, yaldızlı ünvanlardır, son yıllarda sosyal medyada takipçi sayısının çokluğudur. O yüzden hayal kurmanıza da güler geçerler, hayallerinizi anlatmanızı da burnunuzdan getirirler. Hele yaşınız kemale erdiyse dudak büzülerek dinlenme ihtimaliniz çok yüksektir. Kişisel marka yolculuğunuzda ayağınıza çelme çekenler de olacaktır, ölü taklidi yapıp ne yapmaya çalıştığınızı duymamış olanlar da olacaktır. Mış gibi yaşayan insanlarla çevrili olduğunuzu anlamanız fazla zaman almayacaktır. Bizim topraklarımızda çaba ve azim çok önemsenmez, sonuca bakarız hep. Dört sene önce kurumsal hayatı bitirip İzmir’den İstanbul’a geldiğimde herkes bu kararımı çok tuhaf bulmuştu. Çünkü herkes tersini yapıyordu. Bana hala neden İstanbul’a geldiğim sorulduğunda tek cevabım hep şu olmuştur: “Burada kendimi entellektüel anlamda besleyebileceğim ve geliştirebileceğim bir ortam var. İzmir’de o yoktu.” Buraya geldiğimden beri katıldığım eğitim, konferans ve söyleşilerin toplamı kırk yaşına kadar aldığım eğitimlerin toplamından daha çok. Kaldı ki eskiden çalıştığım kurumda mesleki eğitim ya da kişisel gelişim anlamında onlarca eğitim almış biri olarak söylüyorum bunu. (Bu arada psikolojide benim içinde bulunduğum bu duruma gelişim gerginliği deniyormuş. Ama umut, güç ve coşku getiren, insanı diri tutan pozitif bir gerginlik hali.)

Bir süredir sivil toplum örgütleriyle çalışıyorum. Dezavantajlı çocuklar için Çocuklar için Felsefe atölyeleri düzenliyorum. İlk defa girdiğim bu çevrelerde bu pedagojinin sahiplenilmesi, gördüğüm saygı ve ilgi bana doğru kabilemi bulduğum izlenimini veriyor. Gelişmeme katkı sağlayan, hayallerime inanan hatta onları büyütmem için bana alan açan insanlarla kuşatılmış bir atmosferde bulunmak paha biçilmez. Hayatımın bu kadar anlam kazandığı bir dönem hatırlamıyorum. Tutkunu bulmak, hikayeni baştan yazmaya kararlı olmak ilk adımlar. Eğitimli ve donanımlı insanların kazandıklarını toplumun dezavantajlı kesimlerine geri vermesine inanan biriyim. O entellektüel birikimin katkısına ihtiyaç duyan inanın çok büyük bir kesim var bu ülkede. Özellikle biz eğitimli kadınların bu ülkenin geleceği için değer katması elzem. Hem arkadan gelen çocuklarımıza doğru örnekler olmak anlamında, hem de toplumsal duyarlılığı yüksek vatandaşlar olmak anlamında.

Evren hareketi ödüllendirir diyorlar ya ne kadar doğru.

Ben bir hayal kurdum, dışarı çıktım ve ilk adımları attım.

Bu bir yolculuk.

Varış çok önemli değil.

Kendi adıma iyi bir yolculuk olmasını temenni ederken sizi de bu yolculuğa davet ediyorum.

Beklerim! Sevgiyle kalın,

Banuhan Güvenir

11 Kasım 2018 / Bir Kahve Molası

WhatsApp