Maske düştü…
Mis gibi kokusuyla baharın müjdecisi nergisler çiçekçi tezgahlarında yerini aldı. Güzel, en güzel hatta kendine zarar verecek kadar güzel, kokusuyla da etrafını büyüleyen nergis, Yunan mitolojisindeki adıyla Narcissus.
Hikaye de kendi kadar etkileyici aslında. Aşkı arayan yakışıklı genç avcı Narcissus sudaki yansımasını görünce kendine aşık oluyor. Ve hikaye bu ya, suya düşüp orada boğularak ölüyor. İşte o öldüğü yerde bitiyor nergis, aşkın çiçeği ; kendine duyulan aşkın.
Nergis bu kadar sevilirken narsist kelimesi maalesef bu kadar olumlu çağırışımlar getirmiyor: bencillik, kendini beğenmişlik, ben merkezcilik, ben bilirimcilik, empati kuramamak, mükemmeliyetçilik…
Narsist doğulmadığına göre nasıl narsist olunuyor? Anne baba olarak etkimiz hangi noktada? Biraz sorumluluk almaya ne dersiniz?
Çocuklarını aşırı öven, sürekli başkalarıyla karşılaştıran, sevgi ve ilginin hak edilmesi gerektiğini düşünen, eleştiriye açık olmayan anne babalar narsist nesiller yetiştiriyor.
Aylin Geron
Çağımız her geçen gün daha da narsist olmamız için çabalıyor sanki. 7’den 70’e herkes kendini sosyal medyada ifade etme yarışında. Farklı uygulamalar üzerinden binbir türlü selfilerimizi, yediğimizi, içtiğimizi, katıldığımız etkinlikleri, başarılarımızı, kutlamalarımızı an be an fotoğraf ya da canlı yayın olarak paylaştığımızda beslenen yer ile narsist karakterin beslendiği yer aynı:
Dışarının yani sosyal çevrenin sürekli ilgisini çekebilmek, popüler olmak, statü, ve güç arayışı.
Bu liste bakınca pek masum görünebilir. Popüler olmayı kim istemez ki? Ya da ilgi çekmeyi. Statü de çoğumuz için başarının sembolü. Güç zaten şart. Ne bozuyor durumu? Nedir narsisti genci itici yapan eğer istedikleri herkesin istediklerinden farklı değilse?
İşte bu noktada dikkat etmek gerekiyor:
Tek odak noktası BEN ise, kendini diğer insanlardan farklı, özel hatta eşi benzeri bulunmaz olarak görüyor ve diğerlerinin fikirlerini, haklarını önemsemiyorsa, empati kuramıyor, sadece kendi isteklerini gerçekleşmesi yolunda çaba sarf ediyorsa ve tüm dünyanın kendisi etrafında döndüğüne inanıyorsa DİKKAT!!!
Bu kadar şişirilmiş bir ego ve muhteşem olma durumu…
Gerçek mi?
Yoksa eleştiriye tamamen kapalı, alıngan, kırılgan, özgüvensiz halini örtmek için taktığı bir maske mi?
Bu maskeyi ergenlikte takmaya başlayan gençler gerçekle yüzleşmezlerse maalesef yetişkin olduklarında narsistik kişilik bozukluğu ile mücadele etmek zorunda kalabilirler.
O zaman yol yakınken neler yapabiliriz?
SOSYAL BİREY OLMANIN TEMEL UNSURLARI OLAN
EMPATİ KURMAYI ÖĞRETMEK,
AHLAKİ DEĞERLERE SAHİP ÇIKMA,
SORUMLULUK ALMALARINI SAĞLAMAK,
GERÇEKÇİ OLMALARINI SAĞLAMAK VE
BEKLENTİYİ YÜKSEK TUTMAMAK VE
SAĞLIKLI İLETİŞİM İÇİNDE OLMAK KESİNLİKLE ETKİLİ OLACAKTIR.
Ergenlerle iletişimde sihirli formül:
ANLAYIŞ +ŞEFKAT = KABUL
Ergenlerin hayatlarındaki zorlukları anlayıp bu duruma karşı şefkat gösterebildiğimizde onları, deneyimlerini, küçük dünyalarını kabul etmiş oluyoruz.
Dinlemek, aktif ve sadece onun için dinlemek- kendi gündemimizden uzak, onun ile ilgili geliştirdiğimiz endişelerden arınmış bir şekilde dinlemek. Sadece dinlemek. Akıl vermeden, eleştirmeden, beklenti yüklemeden dinlemek.
Kontrol etmek ya da onlar yerine yol gösteren saygı duyulan lideri olmak.
Ve böylece maske düşer, gerçek ben ışıldar.
Aylin GERON
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org