iPhone’um Çalındı, Hırsızı Nasıl Buldum?
20 Ağustos 2018 tarihli yazımdır…
İphone’um çalındı. İphone 6.
2016’da yeni piyasaya çıkmıştı. Biz de almıştık.
Küçük kızımın mezuniyet günüydü. Ailece okul yemeğindeydik. Çok güzel bir gecenin ardından eve döndük.
Sabah olunca telefonumu şarja takmam gerektiğini düşündüm. Bütün evi aradım. Yok, yok, yok. Birden telefonumun akşam yanımda olmadığını farkettim. Aceleyle aşağıya indim, arabayı araştırdım. Ardından davetin olduğu mekana gittim. Sordum, soruşturdum. Gören, bilen yoktu. Otoparkta gezindim. Düşürdüm mü diye.
O kadar üzüldüm, o kadar üzüldüm ki. Resmen hasta oldum.
Eşimin hakkını ödeyemem. Çok anlayışlıydı. Bana hiç birşey söylemedi. Dikkat etseydin vs. demedi. Ne kadar üzüldüğümü gördü.
Bir ümit İphone’ların “Find my iphone” (İphone’umu bul) özelliğini etkinleştirdim.
Bir de mesaj yazdım. Telefon açılır açılmaz bulunsun diye. “Lütfen iphone’umu bulursanız şu şu telefona haber veriniz’ diye.
Telefonuyla yaşayan, dijitale bu kadar önem veren bir insan olarak telefonum gitti diye kahroldum. Tüm notlarım, mesajlarım, kişilerim, son resimlerim, herşey ama herşey oradaydı. Evet, bulutta bilgilerim vardı. Ama son bilgiler eksikti. Son resimler eksikti. Son notlar eksikti.
Ardından 1 ay geçti. Ses seda yoktu. Ben de evdeki eski bir iphone’u kullanmaya başladım.
Kullananlar bilir, emailimiz, itunes hesabımız, herşey bu telefonlarda.
İşin kötüsü tüm hesaplarımız da bu iphone’a bağlıydı.
Bir pazar günü emaillerime bakıyorum. 20-30 tane okunmamış email var. Arada 2 tanesi okunmuş. ‘Allah, allah’ dedim. ‘Ne zaman okudum ben bunu?’. Bir de ne göreyim, benim emailimden apple hesabıma girilmiş, bir de güzel şifre değiştirilmiş, hem email de değiştirilmiş. O anda kafamdan aşağı kaynar sular döküldü. Evime girilmiş, eşyalarım karıştırılmış gibi hissettim. O güne kadar belki de kaybettim, ya da bulan getirir diye düşündüğüm iphone’umu birisi çalmıştı.
Ertesi sabah aceleyle adliyeye gittim. Suç duyurusunda bulundum. Ailece çalıştığımız sevgili avukatımız işini gücünü bırakıp yardıma geldi.
Yazılarımda hiç bahsetmiş miydim bilmiyorum, en çok sevdiğim şeylerden biri dedektiflik romanlarıdır. Tüm kitap çeşitlerini okumayı çok severim ama onların yeri gerçekten ayrı.
O andan sonra adım adım, bir dedektif gibi olayı çözmeye başladım. Sinirlenmiştim. Haneye tecavüz edilmişti.
Hırsızın emailinden yola çıktım. Biliyorum ya. O isimdeki kişileri Google’da araştırdım. Çok kişi yoktu. Facebook, instagram vs. hep araştırdım. Birini buldum. Havalı, havalı pozlar vererek fotoğraflarını çektirmişti. Ben de okul davetinde en son fotoğrafçının önünde oyalanıp, mezuniyet resimlerine bakmıştım. Acaba o sırada mı telefonum yürümüştü?
1-2 hafta sonra bendeki telefona icloud üzerinden birkaç resim geldi. Kız resimleri. Muhtemelen hırsızımın arkadaşı, kuzeni, vs.
Çektirdikleri fotoğrafları whatsapp üzerinden yolladıkları için benim telefonuma da düşmüştü. Daha da sinirlendim. Resimler çirkin resimler değildi. Ama ya olsaydı. Çocuklarım da aynı hesaba bağlıydı.
Bilmem biliyor musunuz, resimleri çektiğiniz tarih ve konum resime işleniyor. (Çapkınlar ve çapkınlık yapmak isteyenler, dikkat edin derim. Dedektiflik yapmak isteyen eşlere de bir tiyo benden) Buna da metadata deniyor. Hırsızın resimlerinin çekildiği lokasyona, bulundukları eve kadar Google Earth’ten buldum.
Ardından Facebook’ta benim hırsızın tüm kız arkadaşlarının resimlerine baktım. Fotoğraftaki kızları bulamadım.
Sonra hırsızın Facebook resimlerinin yorumlarına tek tek baktım. O yorumlarda değişik isimli bir kız buldum. Kızın profiline girince, ana sayfada bir de ne göreyim. Bu kız, benim hırsızla, bir iphone 6 ile aynaya bakarak resim çektirmiş. Muhtemelen benim telefonumla. Kızı da takibe aldım. Çalıştığı yeri, ismini, okulunu gruplarda paylaştıklarından buldum.
Tüm bunları biraz üzüntü, biraz sinir, çokça kızgınlıkla yaptım. Bulduklarımı basarak, elimdekilerle “Bilişim Suçları”bölümüne gittim.
Polisimize elimdekileri anlattım. Telefonumun çalınmasından çok, hesabıma girilmesinin evime girilmiş gibi hissettirdiğini söyledim.
Ben resimlerin metadatasından şunu şunu buldum vs. deyince polis şaşırdı. Sonra hırsızımı isminden araştırdı. Lokasyonunu tesbit etti.
Ardından kızın ismini verdim. Ama bu isimde hiç kimse yoktu. Kızın adı da bir değişikti zaten. “Amirim acaba o isim aslında şu, şu olamaz mı? Belli ki türetilmiş bir isim” deyince polis dayanamadı “Ne iş yapıyorsunuz?” diye sordu. Kız ismindeki harflerden yeni bir isim türetmişti. Onlara dijital medya alanında çalıştığımı, ama esas olarak öğrenmeye ve araştırmaya çok meraklı olduğumu söyledim. Polis de bana “Burada çalışsanız kısa sürede amir olurdunuz.” dedi. (Daha sonra bu eşimle benim aramda bir anekdot olarak kaldı.)
Sözün özü:
Şu dönemde yeni teknolojileri kimse çalmasa iyi olur. İmei numarası ile telefonun yeri bulunabiliyor ve tesbit edilebiliyor. Bilmeyenler de bu yazıdan sonra öğrenir inşallah. Akıllı telefon bunlar malum.
Hırsızımı yakaladım. Polise tüm kanıtları verdim. Ama gönlüm hapis yatmasına izin vermedi. Gencecik çocuk, bir cahillik yapmış. Hırsızlık kötü suç ama telefon hırsızlığı sonuçta. Adam öldürmemiş ya. Mahkeme korkusu vs. ona yeter diye düşündüm.
Geçenlerde mahkemem vardı. Mahkeme öncesi avukatım onlarla konuştu. Bu suçun bilişim suçu olduğu için 5 seneden itibaren ceza alabileceğini, anlaşma yoluna gitmek isteyip, istemediklerini sordu. Tabii ki anlaştık. Zararımı tazmin ettiler ve davayı geri çektik.
Bu da bir telefon hikayesi….
Neden mi yazdım tüm bunları?
Telefonları kimse çalmasın diye. ,
O telefonlarda herkesin kişisel bilgisi var.
O telefonların nerede olduğu hemen bulunabiliyor.
Polisimiz ve mahkememiz, er ya da geç suçluya cezasını veriyor.
Suç cezasız kalmıyor.
Bir yerde bir telefon bulsanız bile, hemen sahibini bulmaya çalışın. Özenip de kullansam mı diye düşünmeyin.
Sevgiler,
Bahar Anahmias, the iPhone addict
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org
Pingback:Nedir bu Chat GPT? Yapay Zeka hayatımızda mı? - Bir Kahve Molası