2 sene önce yeni ergen olmuş bir genç kızımız bana dert yanmıştı. Kızlarımdan birinin yakın bir arkadaşı. Arkadaşlarının hafta sonu onu atlattığını söylüyordu. Aslında sevilen, aranan, popüler bir gençti. Konu ilgimi çekti. Konuşmaya başladık.
Sordum:
-Programlarınızı ne zaman yapıyorsunuz? Önceden mi? Son anda mı?
-Galiba son anda.
-Peki, sen mi arıyorsun? Onlar mı?
-Aslında birbirimizi aramıyoruz. Herşey whatsapp üzerinden gelişiyor.
-Onlar sana haber vermese de sen onlarla iletişim halinde misin?
-Hayır, genelde programı bana mesaj atıyorlar.
-Peki, sen onlarla başka zaman iletişim kuruyor musun? Yoksa sadece hafta sonu öncesi mi?
-Haklısın Bahar abla. Galiba sadece hafta sonu öncesi onlarla mesajlaşıyorum.
Burada durmak isterim. Genç kızımızla uzun bir sohbet sonrası, iletişimde bazı şeyleri yanlış yaptığını fark etmesini sağladım.
Arkadaşlarını fazla aramıyordu. Arasa da onların konularını değil, hep kendi konularını konuşuyordu.
Gülümsemenin önemini bilmiyordu. Yüzü hep asık ve ciddi bir gençti.
Tüm bunların ve daha fazlasının üzerinden geçtik.
İletişim üzerine uzman mıyım? Bu konuda bir yüksek lisans derecem var evet, ama aslında çevremde iletişimi doğru olan insanlar bana örnek oluyor.
Bu insanlar neler mi yapıyor?
İşte benim sıralamam:
1.GÜLÜMSEMEK.
İletişimde beden dilinin önemi %55, kelimelerin ise sadece %7 imiş. Yani söylediklerimiz değil, davranışlarımız karşı tarafta daha baskın.
Doğru iletişimin ilk adımı içtenlik. Gözlerinin içi gülen, size sıcaklıkla yaklaşan birine kolay kolay sırt çeviremez, ya da terslenemezsiniz. Gülümsemek ama içten bir gülümseme tüm kapıları açar. Evet, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır ama bir gülümseme eşliğinde.
Yaşlandıkça insanların söylediklerine daha az önem veriyorum. Sadece yaptıklarını izliyorum. Carnegie
2.KARŞINIZDAKİNİ ETKİN DİNLEME, KENDİNDEN BAHSETMESİ İÇİN CESARET VERME
Etkin dinleme, yani can kulağıyla dinlemek iletişimin en önemli kuralıdır. İletişimde başarılı, saygı uyandıran, destek veren insanlar karşıdakine kendinden bahsetmesi için cesaret veriyorlar. Karşılarındaki kişiyi etkin dinliyorlar.
Neden etkin dinlemekte zorlanıyormuşuz biliyor musunuz?
–Karşımızdaki söze başladığı anda, cümlenin devamının nasıl geleceğini bildiğimizi düşünüyor, genelde hemen söylenenlere cevap verme ihtiyacı duyuyormuşuz.
-Dinlerken sıkılıyormuşuz. İnsan, dakikada ortalama 125 ila 150 kelime söyleyebilir; buna karşın, dakikada 750 ila 1200 kelime dinleyebilirmiş. Biz de dinleyebileceğimizden daha az sayıda kelime duyduğumuz için sıkılıveriyoruz ve karşımızdakinin söylediklerine dikkatimizi veremiyoruz.
-Karşımızdaki konuşurken “Şunu dedi, ben de şöyle karşılık vereyim” diye düşünüyormuşuz.
-Bazen aralardan sadece duymak istediklerimizi seçiyormuşuz.
-Bazen sadece karşımızdakinin söylediklerini çürütmek amacıyla kullanabileceklerimizi duyuyormuşuz.
-Karşımızdaki konuşurken aklımız başka yerlerde, “daha önemli konularda” oluyormuş.
– “Duyduğumuz kadarıyla”, karşımızdakinin söylediklerini daha önce kendi başımıza gelen bir olaya benzetiyor, anlatılanları yaşıyormuşuz.
-Karşımızdakinin söylediklerini, daha o konuşurken, daha önce tanık olduğumuz benzer olaylarla karşılaştırmaya başlıyormuşuz.
-İlk cümlelere dayanarak karşımızdakinin “doğru söylemediğine” veya “çok abarttığına” karar veriyor ve artık onu dinlemiyormuşuz.
-Her söyleneni kendimize yönelik bir saldırı sayıyor, konuşmayı entelektüel açıdan bir tartışma ortamı olarak algılıyor ve savunmaya, bazen de karşı saldırıya geçiyormuşuz.
-Ne söylendiğini dinlemeden karşımızdakinin her dediğini onaylayarak nazik olduğumuzu ve etkin dinleme yaptığımızı zannediyormuşuz.
-Daha ilk cümlelerde karşımızdakinin “notunu veriyoruz” ve söylenenlerin devamını dinleme gereği duymuyormuşuz.
Dinlerken nerede durduğumuz, beden dilimiz de karşıdakine onaylanıp, onaylanmadığını gösteriyormuş.
Eğer karşılıklı oturursak, rekabeti çağrıştırabileceğini, yan yana oturduğumuzda ise aynı fikri savunan tarafta olduğumuzu gösterdiğini biliyor muydunuz? İdeal oturma yöntemlerinden biri ise 90 derecelik açıyla olan uzlaşma ve işbirliğini savunan şekilmiş.
Öte yandan özellikle çocuklarla iletişimde, göz hizasında olmak büyük önem taşıyor. Onların boyu bizlerden kısa olduğu için hafifçe çömelmek ve onlarla aynı seviyeye gelmek gerekiyor. Bu konuda Kate Middleton ve Prensini örnek almaya ne dersiniz?
3.KARŞINIZDAKİNE İÇTEN BİR İLGİ DUYMA, DÜRÜST VE İÇTENLİKLE ÖVME, KONUŞMAYA BİR İLTİFATLA BAŞLAMA
Çoğumuzun içinden gelir, bir arkadaşı ile karşılaştığında “Bugün saçın ne güzel olmuş” diye söze başlar. Ya da “Kilo mu verdin sen?” diye sorar. Arkadaşımız o gün kendini çok iyi hissetmese de güvenli bir ifadeyle oturmaya başlar.
Görünüşü değil de daha önce sizinle paylaştığı bir olay üzerinden de konuşmaya girilebilir. “Kızının üniversiteye giriş sınavı nasıl geçti?” ya da“Geçenlerde Facebook’taki paylaşımında en hoşuma giden şey…” diye de karşıdakine önem verdiğimizi, onu bir arkadaş olarak olumladığımızı gösterebiliriz.
Pekii bir iş görüşmesine gittiğinizde “Organizasyonunuzun dakikliği ve randevu vermekteki titizliği beni çok etkiledi” diye söze başladığınızda, karşı tarafın iltifatı keyifle kabul ettiğini görmez miyiz?
Tabii ki hissetmediğiniz, beğenmediğiniz, gerçek olmayan bir şeyi övmekten bahsetmiyorum. Övdüğünüz şeye inanmanız iltifatınızın içten olmasını sağlayacaktır.
4.KARŞINIZDAKİNE İSMİYLE HİTAP ETME
Yeni tanıştığımız bir insanın ismini öğrenip, daha sonra da konuşma sırasında sık sık ismi ile hitap etmek çok önemlidir. Kişiye değer verdiğinizi gösterir. Call Center lar bizleri aradığında ve ismimizi yanlış telaffuz ettiğinde ne düşünüyorsunuz? Önemsenmemek, sadece bir müşteri olarak anılmak.
5.KARŞINIZDAKİNİN DÜŞÜNCE VE İSTEKLERİNE SAYGIYLA YAKLAŞMA, ASLA YANILIYORSUN DEMEME, YARGILAMAMAK
Dünyada ne kadar çok çeşit insan varsa, bir o kadar çeşit de fikir olduğu aşikar. Karı-koca bile olsanız fikir birliğinde olmadığınız pek çok konu olabilir. Olgun bir insan olarak bize düşen, fikirlere saygılı, dinleyen, yargılamayan kişiler olmak.
İnsanların fikirlerini yargılama hakkı kimsede olmamalı.
Ne kadar değişik fikir, o kadar zengin bir dünyaya sahip oluyoruz.
Öte yandan çocuklarımızın da arkadaşları ile her zaman aynı fikirde olmayabileceğini onlara öğretmemiz lazım. Nasıl mı? Biz kendi davranışlarımız, çevremizi yargılamayan, dedikodu yapmayan tavrımızla bunu onlara göstermeli ve rol model olmalıyız.
6.KONUŞMANIN ÇOĞUNU KARŞINIZDAKİNİN YAPMASINA İZİN VERME
Kişilerin en çok sevdiği şey kendinden bahsetmektir. Arkadaşınızla gittiğiniz bir yemekte deneyin, tüm gece o konuşsun, anlatsın, arada bazı sözlerle, sorularla onu cesaretlendirin. Gecenin sonunda arkadaşınızın “Bu gece çok eğlendim, bunu sık sık yapalım.” diyeceğine eminim.
Öte yandan Sosyal Medya’nın bu kadar popüler olmasının en önemli sebeplerinden biri kişilerin kendilerinden bahsetmelerine izin veren platformlar olması değil mi? Hem kendimizden bahsediyoruz, hem de karşı taraftan hemen övgü ve tasdik alıyoruz. Ya bir “like” ya da yorum.
O zaman etkili iletişimin unsurlarından biri konuşmayı karşıdakinin yapmasına izin verme.
7.KARŞINIZDAKİNİN HATALARINA ÜSTÜ KAPALI BİR ŞEKİLDE YAKLAŞMA
Kimse hataları olduğunu kabul etmek istemez.
Hele hele hatalarının yüzüne vurulması hiç bir zaman istemeyeceği bir başka unsurdur.
Bir konuşmada illa da hatalar söz konusu edilecekse en uygunu söze önce benzer konularda yaptığımız kendi hatalarımızdan bahsetmek, sonra da konuyu karşıdaki kişinin hatalarına getirmektir.
Üstü kapalı bir şekilde kişinin hatalarından bahsetmek ve sanki hatalar çok kolay düzeltilebilirmiş gibi davranmak en uygunu olacaktır.
8.KARŞINIZDAKİNİN İLGİLENDİĞİ KONULARDAN BAHSETME
Tüm gece boyunca hiç ilgilenmediğiniz bir konu olan eskrimden bahsedildiğini düşünün. İlk önce ilgilenseniz de sonrasında sıkılırsınız.
Evliliğimin ilk yıllarında çevremdeki arkadaşlarımın tek konusu bebekleri ve sebze çorbalarıydı. Benim daha çocuğum yoktu. Her ne kadar çocuk sevsem de belli bir süre sonra hep aynı şeyi konuşmak beni sıkmaya başlamıştı. Çocuğum olunca, çocuksuz arkadaşlarımın yanında böyle davranmamaya çalıştım. Onların ilgi alanı olan konularda sohbet açtım.
Tabii, en güzeli çevrenizde ilgi alanlarınızla ilgili insanların olması. Ama bu her zaman olmayabiliyor. Eğitime olan ilginizi bir grup arkadaşınızla paylaşıyorsunuz, seyahatle olan ilginizi bir başka grupla…
9.EMPATİ KURMAK VE KARŞINIZDAKİNİ İÇTEN BİR ŞEKİLDE SEVMEK
Her işin özü sevgi.
Yukarıda sıralanan tüm özelliklerde içtenlik, samimiyet ve ilgiden bahsettim. Karşınızdakine koşulsuz sevgi göstermezseniz bunları da sağlayamazsınız. Herkesi aynı seviyede sevelim demiyorum. Ama insanları yargılamadan, suçlamadan, sınıflandırmadan sevmekten bahsediyorum.
Hareketlerini değerlendirmeden önce “Biz onların yerinde olsaydık?” diye düşünelim. Empati kuralım.
İletişimin, doğru iletişimin öneminden bahsediyorum.
İletişim sonradan öğrenilen bir şey mi? Olabilir. Bazı insanların doğuştan etkin dinleme ve doğru iletişim kurma becerisi var. Kabul ediyorum. Ama bazen çevremde gördüğüm insanların yanlış iletişim kurduklarını görüyorum. Biz onlardan olmayalım.
Kısaca….
Karşınızdakine içten bir ilgi duyun…
Gülümseyin…
Karşınızdakine ismiyle hitap edin…
İyi bir dinleyici olun. Karşınızdakine kendinden bahsetmesi için cesaret verin…
Karşınızdakinin ilgilendiği şeylerden bahsedin…
Karşınızdakinin kendini önemli hissetmesini sağlayın, bunu içtenlikle yapın…
Karşınızdakinin fikrine saygı gösterin ve asla ‘’yanılıyorsun’’ demeyin…
Eğer hatalıysanız bunu hemen kabul edin…
Konuşmaya dostça başlayın…
Karşınızdakinin size hemen’’evet’’ demesini sağlayın…
Bırakın konuşmanın çoğunu karşınızdaki yapsın…
Empati kurun…
Karşınızdakilerin düşünce ve isteklerine anlayışla yaklaşın…
Fikirlerinizi canlandırın…
Rekabet yaratın…
Konuşmaya içten bir iltifat ve övgüyle başlayın…
Karşınızdakinin hatalarına gerekiyorsa üstü kapalı bir şekilde değinin…
Karşınızdakini eleştirmeden önce kendi hatalarınızdan bahsedin…
Doğrudan emir vermek yerine sorular sorun…
Övgü ve takdirlerinizde içten ve cömert olun…
Karşınızdakine koruması gereken bir ün verin…
Karşınızdakine cesaret verin, hataların kolay düzeltilebilirmiş gibi görünmesini sağlayın…
Karşınızdakine SEVGİ gösterin…
Tüm bunları yapabildiğimizde çocuklarımıza da örnek insanlar olacağımız kesin. Biliyorsunuz onlar, söyleneneni değil gördüklerini uyguluyorlar.
Yazımın başındaki genç kızımıza ne mi oldu? Konuşmamızdan 6 ay sonra yine bir yerde karşılaştık. Yüzü gülüyordu. Bana aynen şöyle dedi:
-Bahar abla, söylediklerini uyguladım. Artık arkadaşlarımı sık sık arıyorum. Onlarla gerçekten ilgileniyorum. Onlar da beni her programa mutlaka çağırıyorlar. Onları çok seviyorum. Çok mutluyum.
Yazımı Konfüçyüs’dan bir sözle bitirmek istiyorum.
Sözcüklerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız.
Konfüçyüs
Bahar Anahmias, the communication girl
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org