Ders çalışma eğitim hayatına başlayan her çocuğun olmazsa olmazı.
Eğitim dijital çağda değişen sektörlerden biri olacak. Bu apaçık ortada. Ama bugün itibarıyla hala eski sistem değerlendirmelere tabiiyiz.
Özellikle bizim gibi sınavların ve alınan puanların ölçme değerlendirmede kullanıldığı ülkelerde en yüksek notu almak ya da en iyi şekilde öğrenmek lazım ipi göğüsleyebilmek için.
Açıkçası bu not ve sınav olayı diğer ülkelerde de var. Siz biliyor musunuz bilmiyorum ama yurtdışına “Parayı bastırdım, gittim” tarzında olaylar yok artık.
Finlandiya’daki gibi ders ve ödev olayı en aza indirgenmiş bir ülkeden bile olsanız, Amerika’da ya da Avrupa’da saygın bir üniversiteye kabul edilebilmeniz için belli kriterleri karşılamanız gerekiyor. Bunlardan biri de SAT, IELTS gibi uluslararası geçerliliği olan sınavlardan bazı puanları alabilmek.
Rekabet o kadar yüksek ki, çocuklar ve aileler ve bu konuyu iş edinmiş danışmanlar çıtayı sürekli daha da yukarı çekiyor.
Bir de Çin faktörü var. Çinli/Asyalı çocuklar ezber odaklı eğitim sistemleri ile 1–0 öndeler bu yarışta.
Boşver yurtdışını, hadi ben kendi ülkemde okuyayım dese öğrenci, bu sefer de çoğumuzun zamanında girdiği YGS sınavları. Muhtemelen dersane ya da özel ders. Not/puan tutturma derdi burada yine var.
Demek ki çalışmayı öğrenmek, öğrenmeyi öğrenmek çocuklarımızın / gençlerimizin yapmaları gereken ilk şey.
Bahar Anahmias
Eskiden sadece çalışmak derdik, ama artık PROGRAMLI VE ETKİN ÇALIŞMAK demeliyiz bence.
Üniversite için yurtiçi ya da yurtdışı sınavlara hazırlanan bir gencin hayatını düşünelim:
8 saat okul, 8 saat uyku, geri kalan 8 saatte ise aklı fikri ders çalışmak. (sınavlara hazırlanan gençleri konuşuyoruz, istisnalar olabilir, hatta istisnalar çok da olabilir.)
Kendine kalan 8 saatin 2 saatini özel ihtiyaçları için geçirdiğini düşünelim; banyo, yemek, aile ile sohbet vs.
Kaldı 6 saat. Sizce bir genç 6 saat masa başında oturduğunda etkin olarak ne kadar çalışıyordur?
6 saat mi?
Hiç sanmıyorum. Olsa olsa yarım saat.
O zaman 6 saat masa başında oturmak sağlıklı mı?
Bu aralar aynı anda birkaç kitap okuyorum, çalışma ve öğrenme konusunda ne doğru ne yanlış görmek için.
Hepsi aynı şeyi söylüyor:
İlk öğrenme beynin ön lobunda oluyor ama sınavlarda ihtiyacımız olan öğrenme için öğrenilen bilgilerin arkaya geçebilmesi gerekiyor. Arkaya geçebilmesi için de öğrencinin tekrar yapması şart.
İşte benim etkili çalışma için not ettiklerim:
- ÖĞRENCİ KENDİNE GERÇEKÇİ BİR HEDEF KOYMALI
Öğrencinin çalışmak için bir hedefi olmalı. Bu hedef “Büyüyünce iyi bir doktor olacağım” olabileceği gibi, “Dünyaya yararlı, eğitimli, bilgili, iyi bir insan olacağım” da olabilir.
“Neden ders çalışıyorsun?” sorusuna “Çünkü öğretmenim öyle istiyor” ya da “Ailem yüzünden” cevapları çok da doğru değil. Öğrencinin kendi için bir nedeni olmalı.
- ÖĞRENCİ KOYDUĞU HEDEFE İNANMALI
Öğrenci kısa vadeli ve uzun vadeli istediği bir hedefi koyduktan sonra bu hedefe gönülden inanmalı.
Öğrencinin koyduğu hedefi mümkünse hergün göreceği bir yere yazması, onu motive edeceği için işe yarar.
“Ben Bilgisayar Mühendisi olacağım” ya da “Ben dünyayı değiştiren icatlar yapacak bir mucit olacağım” şeklinde yazıp, masasının karşısına asması, bilgisayarının duvar kağıdını böyle yapması ya da cep telefonunda ana ekrana bu şekilde bir not yazması hergün ona bu hedefini hatırlatacak ve motive edecektir.
- ÖĞRENCİNİN BİR ÇALIŞMA ODASI YA DA ÇALIŞMA KÖŞESİ OLMALI
Çalışma sadece çalışma masasında yapılmalı diyor tüm kaynaklar.
Masa şart, dik oturacağı bir sandalye de. Masanın ışık alan, mümkünse daha sessiz bir ortamda olması ideali.
Masanın karşısında da öğrencinin ilgisini dağıtacak poster ya da resimler olmamalıymış. Kafasını kaldırdığı zaman hayallere daldıran resimler, özellikle sınavlara hazırlanan öğrenciler için doğru bir dekorasyon değil. Bu tür resimleri öğrencinin odasının başka bölümlerinde kullanabilirsiniz.
- ÖĞRENCİ KESİNLİKLE YATARAK YA DA KOLTUKTA ÇALIŞMAMALI
Öğrenmek için mutlaka hafif gergin olmak gerekliymiş. Yatakta uzanarak ya da koltukta yayılarak çalışmak beyine gevşeme sinyalleri gönderdiği için etkin bir çalışma ortamı değil.
Aynı şekilde müzik dinleyerek çalışmak da insanı gevşeten bir etkiye sahipmiş. Dolayısıyla etkin çalışma olayının hafif serin, iyi havalandırılmış, sandalyeye oturarak, masada gerçekleşmesi gerekiyor.
- ÇALIŞMA ESNASINDA ÖĞRENCİNİN DİKKATİNİ ÇELECEK ETMENLER ORTADAN KALDIRILMALI
Öğrenci cep telefonunu mümkünse odanın, yani çalışma ortamının dışında bırakmalıdır.
Hepimizin bildiği gibi sürekli gelen mesaj sesleri, whatsapp sinyalleri öğrenciyi “Acaba kimden mesaj geldi?” ya da “Baksam mı mesajıma?” diye anlık düşüncelere sevk edeceğinden konsantrasyonu böler ve çalışmayı sabote eder. Öğrenci ile anlaşma yapılarak cep telefonu odanın dışında bırakılmalıdır.
Eğer ders çalışma bilgisayar kullanarak yapılıyorsa, arka planda açık pencerelerin kapatılması ve gelen email uyarı (alert) larının kapatılması da hayati önem taşır. Gelen emailleri merak etmek, ya da açık kalan pencerelerdeki aktiviteler çalışmaya odaklanmayı baltalar.
- ÇALIŞMA SAATLERCE DEĞİL 20–40 DAKİKALIK PERİYOTLAR HALİNDE YAPILMALI
Dikkat, odaklanma süresi öğrencinin yaşı ile beraber değişebiliyor. Uzmanlar ilerleyen yaşlardaki öğrenciler için 40 dakika çalışma, 10 dakika çalışılanların tekrar edilmesinin en doğru yöntem olduğunu söylüyor.
Bazı öğrenciler ders notlarının önemli noktalarını yazarak, bazıları ise okuyarak çalışır.
İdeali ise 40 dakika istediği yöntemle çalışan öğrencinin, çalıştıkları üzerinden 10 dakika tekrar yapması. Bu süreci kısa bulanlar olabilir. Ama yapılan araştırmalar, sürekli tekrarlarla pekiştirilen 40 dakikalık tam konsantrasyonlu, etkin çalışmanın en doğru çalışma olduğunu söylüyor.
- HER ÇALIŞMADAN SONRA 10 DAKİKA DİNLENİLMELİ
Beyin bu dinlenmeler esnasında öğrenilenleri hafızaya yerleştirmekle uğraşıyor. Dinlenme olmazsa unutulma daha çabuk gerçekleşiyor. Bu dinlenme esnasında arkadaşı ile sohbet edebilir, kendine bir çay/kahve koyabilir, ailesinin yanına gidebilir.
Amaaa öğrenci bu dinlenme sıarsında mümkünse sosyal medyaya girmek ya da TV seyretmek gibi her türlü ekrandan uzak durmalı, çeldirici ve süresini kontrol edemeyeceği aktiviteler yapmamalı. Öğrenci sosyal medyaya girdiği anda “Aaa, arkadaşlarım da sahilde yürüyüşte” ya da “Arkadaşlarım eğleniyor, ben ders çalışmak zorundayım” gibi hislere kapılıp, hedefinden, motivasyonundan uzaklaşabilir. Hepimiz farkındayız ki bu ortamlarda insan zamanın nasıl geçtiğini farketmiyor.
- ÖĞRENCİ ÖĞRENDİKLERİNİ DÜZENLİ TEKRARLARLA PEKİŞTİRMELİ
Bu dediğimin çok da kolay olmadığının farkındayım. Ama üstün başarıları ile gazetelere çıkan öğrencilerin ortak özellikleri planlı bir şekilde tekrar yapmalarıymış. Bu tekrarlar beynin ön lobuna yeni giren bilginin arkaya geçmesine yardımcı olur. Ön lobda bilgiler çok kısa kalır. Bu nedenle düzenli tekrarlarla bu bilgilerin arka bölüme geçmesi sağlanmalı.
Özellikle yatılı okullarda daha başarılı olunmasının bir nedeni de hem her sabah ders öncesi hem de ders sonrası düzenli olarak etüd yapılması ve bu etüdlerde yapılan tekrarlarmış.
- ÖĞRENCİ ÇALIŞMA DIŞINDAKİ ZAMANINI DA PLANLAMALI, DİNLENMEYE, SOSYAL HAYATA, EĞLENCEYE YETERLİ VAKİT AYIRMALI
“Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur.”
Öğrenci spora, eğlenceye, sosyalliğe zaman ayırmalıdır.
Sosyalliğin insan hayatında mutlu olmak için en önemli unsur olduğunu Harvard Üniversitesi‘nin araştırmasından biliyoruz. Çok klişe ama hayatını keyifli bir şekilde geçirmeyen öğrenci ders çalışırken de yeterli performansı gösteremeyebilir.
Mutlu ve dengeli bir hayat, aynı zamanda başarılı bir hayatı da yanında getirir. Arkadaşları ile vakit geçiren çocuğumuzun “Ders çalışmam lazımdı, zamanımı boşa harcıyorum” diye düşünmesini engellemeliyiz. Bunun onun en doğal ihtiyacı olduğunu bilmeli.
Öyleyse ne yapacağız?
1.Çocuğumuza çalışma ortamını hazırlayacağız.
2.Yukarıda yazılan bilgilere inanacağız.
3.Çocuğumuzla bu bilgileri paylaşacağız.
4.Dinlenen çocuğumuza “Dersin yok mu?” demeyeceğiz.
5.Sosyal yaşamından izole olmasını istemeyeceğiz.
6.Bir üniversiteye girmenin hayatın esas amacı olmadığını anlatacağız.
7.“Filancanın kızı şu üniversitede, şu puanlarla” diye karşılaştırma yapmayacağız.
8.Hayatta esas önemli olanın hedef değil, o hedef giden yolda yaşadığımız tecrübelerin olduğunu söyleyeceğiz ve buna inanacağız.
9.Kafamızı değiştireceğiz.
Herkes için tek doğru yoktur.
Bahar Anahmias, the parent
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org