2 Kasım 2018
Haftasonu “Müslüm Baba” filmine gittik. Açıkçası sinemaya giderken ilk tercihim değildi bu film. Arkadaşlarımı kırmamak adına kabul etmiştim. İyi ki de gitmişim.
2–3 gündür de ne yazsam diye düşünüyorum.
Öncelikle;
Filmin yapımcısı Mustafa Uslu ‘yu böyle bir filme destek olduğu için,
Filmin senaristi Hakan Günday ve Gürhan Özçiftçi’yi böyle bir konuyu bu şekilde, duyarlı, humanist, deyim yerindeyse arabeske kaçmadan bize aktardığı için,
Filmin yönetmenleri Ketche ve Can Ulkay’ı böylesine kaliteli görüntüler, sahneler çektiği için gönülden tebrik ediyorum. Tüm filmde ekibin özeni, titizliği görülüyor.
Oyuncular, dediğinizi duyar gibiyim. Oyuncuları ayakta alkışlıyorum. Özellikle Timuçin Esen ve çocuk Müslüm rolündeki Şahin Kendirci muhteşem. Filmden çıktığınızda bu insanları neden daha önce duymamışım diye sorguluyorsunuz kendinizi. Şahin Kendirci O Ses Türkiye birincisiymiş. Oyunculuğu da bir harika. 2001 doğumlu. Şanlıurfalı. Babası Müslüm Gürses gibi hamal.
Zerrin Tekindor’u anlatmaya gerek yok. Çok başarılı bir oyuncu. Muhterem Nur rolünde çok iyiydi.
Timuçin Esen ise bu film için Amerika’da oyuncu koçundan destek almış. İyi ki de almış. Müslüm Gürses’i objektif bir bakış açısı ile değerlendirmesine eminim katkısı olmuştur bu desteğin. Timuçin Esen’i takibe alalım derim.
Müslüm Gürses benim zamanımın arabesk söyleyen, hayranlarının kendini jiletlediği, pek de takip etmediğimiz bir şarkıcısıydı. Hayranı hiç bir zaman olmadım. Ölmeden önceki senelerde Teoman’ın Parmparça’sı gibi daha popüler şarkılarla Spotify listemde yer almıştı. Benim gibileri hedeflemişlerdi belki de.
Şarkı söylerken değişik hareketler yaptığını, abarttığını düşünürdüm.
Filmi seyrettikten sonra Müslüm Gürses hakkındaki tüm fikirlerim değişti.
Kendime kızdım. Ne kadar da önyargılıymışım meğer?
Herhangi birini, dış görünüşü, tavırları ile nasıl da etiketliyebiliyor muşum?
Müslüm Gürses’in hayatı “Bazı insanlar cehenneme doğar” sözünün gerçekleşmiş hali sanki.
Senaryo gereği böyle bir hayat sunulsa önümüze, “Yok artık, bu kadarı da hayal ürünü. Bir insanın başına bu kadar çok talihsizlik gelemez” deriz.
Ama Müslüm Baba bu hayatta öyle bir azim ve pes etmeyen tavır sergiliyor ki…. Kaç kere düşüyor, kaç kere düştüğü yerden kalkıyor, inanın sayamıyor insan.
Bir de azminin yanında humanist, insancıl, iyi niyetli bakış açısı var ki… Anlatılmaz.
Onun affettiği bazı insanları “Acaba benim başıma böyle birşey gelseydi, ben affedebilir miydim?” diye sorguluyor insan.
Bir de tutkulu Müslüm Gürses. Müzik onun tutkusu. Genç yaşta tesadüfen karşısına çıkan bir öğretmen, limoncu Ali sayesinde bu tutkusunun peşinden gidebiliyor.
Yunus Emre’nin bir sözünü de kendine hayat sloganı edinmiş
“Dil söyler, kulak dinler;
Kalp söyler, kainat dinler.”
Ne kadar doğru. Tutkuyla, kalpten yapılan işlere karşı hepimiz kucak açmıyor muyuz?
Uzun zamandır ilk defa bir filmden çıktıktan sonra 1 saate yakın eşimle hem filmi, hem konuyu, hem de Müslüm’ü tartıştık.
Hayatta ne kadar küçük şeyleri dert ettiğimizi düşündük.
“Kendi hayatımıza her gün şükür etmemiz gerekir.” dedik.
“Dünyada, Türkiye’de ne hayatlar varmış?” dedik.
Hiç kimseyi davranışları, görünüşü yüzünden yargılamamak gerektiğine bir kere daha inandık.
Nasıl bir hayattan böyle bir sonuca ulaştıklarını biliyor muyuz?
Kısacası mutlaka bu filme gidin.
Ama önceden söyleyeyim, ağlamaya da hazır olun.
Çıkışta eminim siz de benim gibi Spotify’da Müslüm’ün bir sürü şarkısını listenize alacaksınız.
Ben artık sonuna kadar Müslüm Gürses hayranıyım. Böylesine bir karakterin kalbimde yer almaması imkansız.
Ailesine düşkünlüğü, kendine kötülük yapanları affetmesi, azmi, tutkusu, sevgi dolu kalbiyle hepimizin bir Müslüm Baba olacağı günler dilerim.
Bahar Anahmias, Müslüm Babacı
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org