Çocuklarımızı Doğru Yetiştiriyor muyuz?
Ağustos 2018 tarihli bu yazımı paylaşmak istedim.
……………………………………….
Bu aralar bizim neslin çocuk yetiştirmedeki tarzını sorguluyorum.
Biz ilginç bir nesliz; biz büyürken dünya böyle bir yer değildi; herşeye sahip olamadık.
Belki de bu nedenle çocuklarımıza herşeyi veriyoruz.
Doğdukları andan itibaren türlü türlü oyuncaklar, istemedikleri kadar.
Sonrasında en iyi okullar.
Dersini beceremeyince özel öğretmenler.
Yazları inanılmaz tatiller; gelsin Bodrum gitsin Çeşme.
Aaa yaz tatili çok uzun, biraz da yaz okulu.
Sanatla, sporla uğraşsın diye çeşit çeşit aktiviteler.
Yurtdışında okumak istiyor diye danışmanlar, SAT dersleri.
Yurtiçine hazırlanıyor diye bir okul parası kadar özel ders.
Sonra mı?
Sonra hazır stajlar.
Belki Master, Yüksek Lisans.
Belki networkümüzden iş görüşmeleri.
İmkanımız varsa araba, ev. Neredeyse evleneceği kişiyi bile elimizle sunacağız çocuklarımıza…
İşte Anooshirvan Miandji’nin yazısı tam da yukarıda yazdıklarımı düşünürken karşıma çıktı. İnternetten bulunan herşey gibi yazının 100% doğru olup, olmadığını bilmiyorum. Ama okuyun derim.
Anooshirvan Miandji kim mi? İran’lı bir öğretim görevlisi. Hem de Bilkent Üniversitesi’nde farsça öğretmeniymiş.
Yazdıkları o kadar doğru, o kadar güzel ki.
Biraz ağır, biraz can yakıcı ama okuyun derim.
Yazdıkları o kadar doğru, o kadar güzel ki. Biraz ağır, biraz can yakıcı ama okuyun derim.
“Eczacılığı kazandım, heyecanla memlekete gittim.
Babam çok mutluydu, annem babam telefonda haberi duyunca gözleri dolduğunu anlattı.
“Baba eczacılık masraflı bir bölüm, laboratuvar malzemelerini kendimiz almak zorundaymışız, ayrıca derslere devam zorunluluğu var, sabahtan akşama okulda olacakmışız, bana para verebilir misin?” dedim.
“Tabi ki” dedi ve 200 dolar verdi, “Baba bu nedir?” dedim, “Yol parası” dedi, “Ama baba ben bununla anca Ankara’ya giderim.” dedim,
“O da zaten bu da onun için, sen yetenekli bir çocuksun, yolunu bulursun” dedi.
Ben kırıldım, gittim tüm kaset arşivimi ve kitaplarımı sattım, etti 600 dolar. Ankara ya geldim 2-3 ay sonra para bitti, dersler verdim diğer öğrencilerin ödevlerini hazırladım ve kitaplar yazdım. New York’ta kitaplarım basılınca Bilkent’te hoca oldum. Ankara’da neyim varsa sıfırdan kendim kurdum; ne dayı vardı ne de torpil.
Annem bir keresinde altınlarını bozdurup bana göndermek istemiş ama babam şöyle demiş; “Oğlumuzu ne kadar sevdiğimi biliyorsun, bir daire satıp ona göndeririz, ama yolu bu değil, eğer gerçekten onu seviyorsan bırak kendi ayağı üzerinde durmayı öğrensin.”
20 senedir Ankara’dayım bir kere tatile gitmedim, tatili bilmediğimden değil, bacağımı bacağım üzerine atıp tropikal kokteyli yudumlamaktan daha zorunlu ödevlerim olduğu için…
Ben uzun tatillerden ziyade, keyifle ve verimli çalışacak yaştayım.
ABD de her 100 öğrenciden 25’i okul masrafını kendisi kazanırken, bu rakam bizde sadece 5 öğrenci. (ki ben bu rakamın daha düşük olduğunu düşünüyorum, 1-2 en fazla).
Şimdi, niye o çocuk okulunu bitirince çantasını alıp Singapur’da uluslararası bir firmada iş bulabiliyor da biz yapamıyoruz diye sormayın.
Çocuk yetiştirme bir sanattır ve ancak sanatçı bir anne baba bunu yapabilir.
Çok özel biyolojik sebepler dışında hiçbir çocuk embesil doğmaz, hatalı yetiştirilerek aptallaştırılır.
Çocuk ailesini örnek alır ve orada programlanır. Anne cahil olunca zanneder ki; çocuğa iyi köfte yaparsan iyi anne olursun, baba cahil olunca zanneder ki; çocuğun cebine para koyarsan iyi baba olursun.
Bu zihniyetin yetiştirdiği çocuklar tam bir facia olur. Hiçbir sorunu çözemeyen, çözmek istemeyen, sorumsuz, ukala, dikkati eksik, boş konuşan, boş düşünen biri olur; biraz sıkıştırdığınızda da “Beni büyütmeseydiniz, okutmasaydınız” gibi saçma sapan cevaplar verir.
Bu kadar para harcayarak bu kadar aptal çocuk yetiştirmek için aptallık doktorası yapmak gerekir. En aptal çocuk nasıl yetiştirilir? İstediği her şeyi karşılıksız, sorumluluk vermeden elde ederek…
Siz hiç freni olmayan bir araba gördünüz mü, varsa bindiniz mi? İlk harekette kaza yaparsınız. Hangi şuursuz demiş “özgürlük çok güzeldir, sorumluluk olmadan”.
Var mı öyle bir dünya, her işini başkalarına yaptıracaksın, sonra birdenbire gökten sana bilinç inecek, öyle bir dünya yok.
Peki bu çocuklar ne olacak?
Bu çocuklar uyuşuk oldukları için, uyanmak ihtiyacı duyacaklar.
Bunun için uyarıcı alacaklar, çay kahveden tutun, enerji içecekleri, haplar vitaminler, takı, sigara, alkol ve daha tehlikelisi sanal ortamlara dalıp hayattan uzaklaşacaklar.
Sanal uyarıcılardan tutun, sanal oyunların kumar oynamaya benzer etkiler yarattığı ve ciddi bağımlılıklara sebep olduğu aşikardır.
Bu çocuklar çok sert kırılmalar yaşayacaklar ve kafalarındaki sanal dünya ile gerçek dünya örtüşmediğinde çok üzücü sorunlar yaşayacaklar, dayananlar öfkeli ve gergin olacaklar.
Çocuklarınıza kısa cevaplar vermeden, uzun ve mantık içeren cevaplar verin ki, o da düşünmeyi öğrensin. Unutmayın; nesnelerle, para pulla, kıyafetle, okullarla çocuk adam olmaz, olursa dünya tarihinde ilk olacak.
Çocuğu adam yapan onu adam yerine koymaktır, ona sorumluluk vermektir, kendi aklını kullanmasını öğretmektir, ödevlerini kendi yapması için ona inanmaktır.
Fırtınaya karşı koyan ağacın gövdesi değil köküdür, insanı insan yapan mal değil, taşıdığı terbiyedir.
Babam derdi ki “evlat bizim sana vereceğimiz en iyi hediye terbiyedir.”
Harika çocuklar yetiştirmek için hala hakkımız ve halimiz var, yeter ki akla ihanet etmeyelim.
Başkalarına değer verecek ve o değer içinde kendi değerlenecek bireyler yetiştirme dileğiyle…
Anooshirvan Miandji
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org
Pingback:Sömestre Tatilinde Çocuğumuzlaİstanbul’da Ne Yapalım? - Bir Kahve Molası