Bazen Annelikten Kaçmak İstediğiniz Olmuyor mu?
Geçen hafta aldığım bir kitabı 2 günde bitirdim. Çok mu güzeldi? Aslında okuduğum en iyi 10 kitabın arasına giremezdi. Ama konusu ve sonunu merak etmek beni aldı götürdü.
Çalışan bir annenin herşeye, herkese yetişme çabası üzerineydi.
İkizleri olan, full time çalışan, çocuklarını karateden, baleye, sosyal gruplara, okula, doktora yetiştiren bir anneydi bu.
Eşi minimum destekte bulunuyordu. Ve anne kalp krizi geçirdi.
Acilden eşini aradığında geç kaldığı için azarlandı. 46 yaşında kalp krizi geçiren anne bir de bypass ameliyatı oldu. Tüm sistem altüst. olmuştu. Nekahat devresindeyken ne eşi, ne dostları, ne çocukları ne de dostları gereken anlayışı göstermediler. Eski sistem geri dönsün istediler. Kadıncağız iyileşmeye çalışırken üstüne gittiler, eski görevlerini yerine getirmesini beklediler.
Sonunda olan oldu.
Anne evden kaçtı. Evet, yanlış duymadınız evden kaçtı.
Kitabın sonuna kadar bunun şokunu üzerimden atamadım. Çocuklarını bırakıp kaçmak hiçbirimizin kitabında yazmaz.
- *Annelik fedakarlıktır.
- * Annelik çocuğu kaç yaşında olursa olsun her zaman onun yanında olmaktır.
- * Annelik çocuğunu herşeyden önde tutmaktır.
- * Annelik daha önce haberin bile olmayan tüm görevleri gönüllü olarak yerine getirmektir.
- * Annelik 10 kaplan gücünde, 10 kuğu zerafetinde, 10 tilki zekasında olmayı gerektirir.
- *Annelik organizasyon becerilerinde en üst seviyedir.
Tüm kitabı anne evine dönecek mi, kendini bulabilecek mi diye okudum.
Bir anne evden kaçmıştı. Canlarını arkada bırakarak.
Düşünmeye başladım.
Kaçmak? Annelikten?
Bu anneliği neden bu kadar zorlaştırıyorduk?
Anne olmak neden bu kadar zor geliyordu bazılarına?
Yükü çok muydu gerçekten?
Yoksa anneler mi bir yerde hata yapıyordu?
“Çocuk da yaparım kariyer de” diyen Nil Karaibrahimgil anne olduktan sonra bu sözü için ne düşünüyordu acaba?
Eğer kariyeri 9–6 bir işte çalışmak ve sürekli seyahat olsaydı, yine de bu sözleri şarkılaştırır mıydı acaba?
Annelikten kaçmamak için ne yapmamız gerekiyordu?
Neden bu kadar çok ve ağır yükün altına giriyorduk?
Kimse bizi herşeyi mükemmel yapmamız için zorlamıyordu. Biz gönüllü kabul ediyorduk.
Çocuklarımız için herşeyin en iyisini yapmaya çalışıyorduk. En iyi gıda, en iyi eğitim, en iyi terbiye, en iyi sosyal hayat, en iyi beceriler, en iyi karakter, en büyük başarı, en iyi, en iyi, en iyi…. Bu en iyileri yapmak için de oradan oraya koşturuyorduk. Bu maratonda hepimiz aynı güçte olamıyorduk. Yoruluyorduk, şikayet ediyorduk, sızlanıyorduk, aksi oluyorduk, bazen kaçmayı bile düşünenlerimiz oluyordu.
Sonra kendi kendime sordum: Neydi kitaptaki anneyi kaçmaya iten? Kaçacak duruma gelmemek için ne yapmamız lazımdı? İşte cevaplarım:
1.SEÇİCİ OLMALIYIZ.
Çocuklarımızın katılması gereken spor veya sanat aktiviteleri ya da akademik ortamlar hakkında seçici olmalıyız. Arkadaşları gidiyor diye, ya da komşumuzun kızı başladı diye kızımızı baleye başlatmamalıyız. Hafta sonu çocuğumuzun ilgisine, becerisine ve isteğine göre program yapmalıyız. Süper çocuk yetiştirme idealimizden vazgeçmeliyiz. Seçici ve gerçekçi olmalıyız. Beyin geliştirme kursundan çıkıp, futbol oynayan, arkadaşının doğumgününe yetişen sonra da başka bir arkadaşında yatıya kalan çocuklar evde tekbaşlarına kalınca sıkılıyorlar. Siz de nankörlüklerine bozuluyorsunuz. Kendinizi oradan oraya koşturarak helak etmeniz de cabası. Anne olarak çocuğumuzun aktivitelerinde seçici olmalıyız.
2.ANNE OLARAK MUTLAKA DESTEK ALMALIYIZ.
Çocuklarımızın hayatı hareketli. Okul, spor, sanat, arkadaş çevresi, gitmek istediği filmler, gitmesini istediğiniz müzeler, parklar…..Var da var. Sosyal medya sağolsun. Artık çocuklarımızın tüm organizasyonlardan da haberleri var. Hepsine yetiştirmek zaten istemiyoruz ama bir tanesi bile yeterince vakit almıyor mu? Açıkçası ben iki kızımın da programlarında hem diğer annelerden hem de eşimden destek alıyorum. Bazen de anneanne ve babaanneler devreye giriyor. Bizler süper insan değiliz. Evet çocuklarımızla paylaştığımız o özel anlar kıymetli ama bazen de kendimizi sadece şöför olarak görmüyor muyuz? Kendimize ayrımak istediğimiz anlar olsun istemiyor muyuz?
3.BAZEN “HAYIR” DİYEBİLMELİYİZ.
Anneyiz. Planlı ve programlıyız. Organizeyiz. Tüm taşlar yerine oturduğunda keyfimize diyecek yok. Ama çocuklarımızın istekleri de bitmiyor.Çalışan anne olmak yeterince zor. İçinde sürekli bir vicdan azabı çeken çalışan anne, çocuğunun hiçbir isteğine hayır diyemiyor. Akşam yorgun argın eve geldiğinde mutfağa giren anne, arkasından beraber oyun oynama, beraber uyuma isteklerinin hiçbirini reddedemiyor. Kendinin ve eşinin isteklerini hep geri planda bırakıyor. Kendine zaman ayırma konusunda son derece başarısız olan anne bir süre sonra kendi kimliğini de kaybediyor. Çocuktan önce nasıl yaşadığını, neden keyif aldığını bile unutuyor. Bu isteklere, bazen kendimiz istesek bile bazen “Hayır” diyebilmeliyiz. Mutfaktaki bulaşık biraz beklesin, ya da eşimiz meyvesini kendi alsın ve soysun. Anne olmak demek tüm ev halkına sonsuz hizmet ve kölelik demek değil.
4.SEVDİĞİMİZ ŞEYLER İÇİN DE “EVET” DİYEBİLMELİYİZ.
Hayatımızı sadece çocuklarımız ekseninde döndürmemeliyiz. Evet onlar önemli ama biz ilkönce bir bireyiz sonra annelik, kadınlık, eşlik, arkadaşlık, evlatlık gibi kimliklerimiz var. Kendimize özen göstermeliyiz. Biz özen gösterip, mutlu olursak çevremize de mutluluk saçarız. Keyif alacağımız, eğleneceğimiz fırsatlara “Evet” demeliyiz. Yeni bir alet çalmak, yeni bir dil öğrenmek, yeni bir spora başlamak, dans etmek, şarkı söylemek gibi bir aktiviteye başlamak bize çok iyi gelebilir. Alıştığımız düzene bir yenilik katmak hepimize iyi gelecektir. Ne zaman mı yapacağız bunları? 1., 2., 3. şıkları yerine getirirsek bize bol bol zaman kalacaktır.
5.SOSYAL ORTAMLARDA BULUNMAK İÇİN FIRSATLARI KAÇIRMAMALIYIZ.
Tüm mutluluk araştırmaları sürekli önümüze kanıtlar koyuyor. İnsanı en çok mutlu eden şey sevdikleri, arkadaşları ile mutlu olduğu ortamlar, sosyalleşmesiymiş. O zaman çocuğumuzdan ayrı kaldığımız hiç bir zaman için üzülmemeliyiz. Tam tersine sosyalleşerek mutlu oluruz. Mutlu olunca da hem eşimize hem de çocuğumuza daha faydalı olacağımız bir gerçek. Anne-baba olduktan sonra çocukla rahat ettiğimiz ortamlarda diğer çocuklu arkadaşlarımızla olmak iyi geliyor. Ama anne-baba kimliğimizin dışındaki kimliğimiz için
6.SEÇİMİMİZ NE OLURSA OLSUN ARKASINDA DURMALIYIZ.
Kariyerimize devam etmek isteyebiliriz, ya da evde kalıp çocuğumuzla daha çok vakit geçirmek. Psikolojide insanın ihtiyaçlarına göz atarsak, temel ihtiyaçların üstünde kendini gerçekleştirme ihtiyacı olduğunu görürüz. Anne olan bir kadının kendini gerçekleştirme ihtiyacı kariyerinde iş kadını olarak üretmek olabileceği gibi, evde çocuğuyla kaliteli vakit geçirip, onun eğitimiyle ilgilenerek üretici olmak da olabilir. Hangi yolu seçersek seçelim, o yolu benimseyelim ve arkasında duralım. Bizim yolumuz bizim için en doğru yoldur.
Ben hiç kaçmayı düşündüm mü?
Küçük kızım ilk sebze çorbasının tamamını içip, sonra da kustu. Kusulan çorba pantolonumun paçalarından akarken erkek kardeşimin “Ablacığım, pantalonun!” dediği zaman kaçmayı düşündüm mü?
Hayır, kızımın ve kendimin üstünü değiştirip, temiz kıyafetler giydim ve tekrar yeni bir sebze çorbası yaptım.
Uzun uzun planlamalar sonucu büyük kızıma harika bir doğum günü planlayıp, o doğum gününde en az eğlenen çocuk benim kızım olduğu, hatta ağladığı zaman kaçmayı düşündüm mü?
Hayır, bir daha bu kadar detaylı doğum günü yapmamaya karar verdim.
Ya çocuklarım gece yataklarına zamanında gitmek istemedikleri zaman?
Ya da tüm gün gezip, eğlenip, eve geldiklerinde yorgunluktan ağladıkları zaman?
Hayır, hayır, kaçmayı düşünmedim.
Benim hayat felsefem
“Hayatta beğenmediğin ama değiştirebildiğin şeyleri değiştir, beğenmediğin ama değiştiremediklerin için ise kabullenmeyi öğren.”
Bahar Anahmias – Anonim
Annelik bazen yorucu olabilir ama destek alırsak, kendimize özen gösterirsek, gereksiz aktiviteleri elersek, hayatımızı kaliteli geçirmeye kendimizi adarsak hepimizin harika bir annelik yaşayacağımıza eminim.
Bahar Anahmias
Anneler ve mentorların buluşma noktası www.i-mom.org